Boş, vaktimiz var mı? - Have we got time to spare?
vaktim yok, vaktim kalmadı - I haven't got time...
kere - time, point in time - dört kere - four times
Onu, beş kere yaptım - I did it five times..
kez - time, point in time - This ia a provincialism, but is also used regularly in modern daily speech.
üç kez - three times
her kez - always
bu kez - this time
Thanks to Nurcan Akaltun Çiftçi for additions to the above section - JG - June 2008.
What time is it..?
All about the - to the o'clock.., past the o'clock.. - and - at the o'clock.. - usages in Turkish to tell the time. Turkish requires or demands different/alternative forms when you want to tell the time.
There there are basically four different forms to tell the time.
a) Sentence structure
b) Clause structure
c) Short analog form
d) Digital Form
Now let us classify the suffixes for each structure
Stucture: It is # min. to # o'clock.. -e var
Saat iki'ye on (dakika) var
It is ten (minutes) to two
Structure: It is # min. past # o'clock -i geçiyor
Saat iki'yi on (dakika) geçiyor.
It is ten (minutes) past two.
Stucture: At the time that..At # min. to # o'clock.. -e kala
Saat iki'ye on (dakika) kala.
At ten to two.
Stucture: At the time that..At #min. past # o'clock.. -i geçe
Saat iki'yi on (dakika) geçe.
At ten past two.
The Sentence Structure can only be used with the suffix - -ken - while.. - inside another sentence as the examples below show...
Saat kaç acaba? - What time is it please?
Saat Yedi'yi çeyrek geçiyor.
Ne zaman gelirsin? - When (at what time) will you come?
Saat yedi'yi çeyrek geçiyor'da gelirim - (WRONG!)
Saat yedi'yi çeyrek geçiyorken gelirim - (TRUE with -ken)
Saat yedi'yi çeyrek geçe gelirim - (CLAUSE form)
or
Saat altı'ya beş var'da gelirim - (WRONG!)
Saat altı'ya beş varken gelirim - (TRUE with -ken)
Saat altı'ya beş kala gelirim - (CLAUSE form)
Any of the 3 forms (except for the sentrence structure) can be used within a sentence. Let us see some examples...
Saat 7'yi çeyrek geçe gelirim - (Clause)
Saat 7 çeyrekte gelirim - (Analog)
Saat 7:15 (yedi onbeş)te gelirim - (Digital)
When you use the sentence structure, then it is used like this...
Saat 7'yi çeyrek geçerken gelirim. - I will arrrive at a quarter past seven.
(Lit: I will arrive (come) as (while) a quarter is passing 7 o'clock.)
Some times of day..
şafak - dawn
kahvaltı - breakfast
sabah - morning
sabahleyin - in the morning, at morning
gün - day
bütün gün - All day long
her gün - every day
gündüz - daytime, daylight
öğle - noon
öğleden sonra - afternoon
öğle yemeği - lunch
akşam - evening
akşamleyin - in the evening, at eventide
akşam üstü - teatime, early evening
akşam yemeği - dinner, evening meal
dün - yesterday
dün sabah - yesterday morning
dün akşam - yesterday evening
dün gece - last night
evvelki gün - the day before yesterday
alacakaranlık - twilight
gece - night
geceleyin - in the night, at night
gece yarısı - Lit: night its-half - midnight
geçen gün - the day past, the other day, yesterday
geçen ay - last month
geçen sene/yil - last year
geçen hafta - last week
geçenlerde - recently (in the past), lately
erken - early
geç - late
ne zaman - when (what time, the time that..)
Saying - "How long for.. ? How long since..?"
Ne iş yaparsınız? - What is your job? - [In general, so uses the Simple Present Tense] Öğretmenim. - I am a teacher.
Dört yıldır öğretmenim. - I have been a teacher for 4 years. - [ You explain how many years you have been a teacher.]
İki bin üçten beri öğretmenim. - I have been a teacher since 2003. - [You explain how long since you became a teacher.]
Some more examples
Dünden beri hastayım. - I have been ill since yesterday.
Pazar Gününden /Pazardan beri evdeyim. - I have been at home since Sunday.
Another way of saying - since.
-meyeli/mayalı oldu/oluyor. - It is/ It was a period time since..
Ben, sinemaya gitmeyeli 3 ay oldu/oluyor. - It was/is three months since I have been to the cinema.
Birbirimizi görmeyeli beş yıl oldu/oluyor. - It is five years since we have seen/are seeing each other.
Onlar evleneli sadece/yalnızca 2 ay oldu/oluyor. - It is just two months since they were/are married.
Some ways that we state the time of an event
çoktan, bile, zaten - already, besides
Hâlâ öğle yemeğini yedin mi? - Have you eaten your lunch yet?
Ooo,çoktan yedim. - Oooh,I have already eaten.
Yedim bile. - I have already eaten.
Sanırım bir şeyler yemek istiyor musun?. - Do you want something to eat.?
Bana bir şey getirme. - Do not bring me anything.
Ben yedim zaten. - Besides, I have already eaten.
Yeni/şimdi/henüz - just, just have.., have just...
Hasan,lütfen banyoya girme. - Hasan,please dont go into the bathroom.
Yeni/şimdi/henüz temizledim. - I have just cleaned (it).
Kuruması gerek/lazım. Tamam mı? - It needs to dry. OK?
Bana 100 lira ödünç verir misin Ayşe? - Can you lend me 100 Tl Ayşe?
Üzgünüm.. - [or Kusura bakma..] - veremem. - I am sorry.. I can't (give).
Daha yeni/şimdi faturaları ödedim. - I have just paid the bills.
Daha/henüz/hâlâ - yet
Daha/henüz ödevini bitirmedin mi? - Haven't/have you finished your homework yet?
Hayır, daha bitirmedim. Henüz değil.. - No, I havent finished yet. Not yet..
Daha gelmediler. - They havent come yet.
şimdiye kadar /şu ana kadar - So far../up to now../until now..
Bu kış şimdiye kadar/şu ana kadar kar yağmadı. - It has not snowed so far this winter.
Bugün şimdiye kadar/ şu ana kadar hiçbir şey yemedik. - We have not eaten anything so far today.
ilk - the (very) first..
Bu ilk kez araba sürüşüm/İlk kez araba sürdüm. - This is the first time I have driven a car.
Bu, son iki saatte içtiğin beşinci kahve. - This is the fifth cup of coffee you have drunk in the last two hours.
Son beş saatte iki fincan kahve içtin. - You have drunk two cups of coffee in the last five hours.
Note:
That - ilk - means - the very first one.., whereas - birinci - means - the first if a series..
Dünyanın ilk insan Adam adlı'dı - The world's first man was called Adam
Birinci yarış başlamak üzeredir. - The first race is about to begin.
hayatımda [hayat-ım-da] - ever.. in my life..
hayatında/hayatınızda - ever in your life.. (familiar = hayat-ın-da /formal = hayat-ınız-da) onun hayatında - ever.. in his life.. [hayat-ı-n-da = in his life] hayatımızda - ever.. in our life hayatlarında - ever.. in their life
Bu hayatımda okuduğum en sıkıcı kitap. - This is the most boring book I have ever read.
Bu hayatımda içinde bulunduğum en zor durum. - This is the most difficult situation I have ever been in.
Hayatımda tanıştığım en konuşkan/geveze insan. - He is the most talkative person I have met in my life.
Been to.. - Have you ever been to a place?
There are two methods to translate this in Turkish - (1) The Formal Method - and - (2) The Familiar/Informal method.
(1) -de / -da / -te / -ta bulunmak - to be (found) in/on at a place
Hiç Ankara' da bulundun mu? - Have you ever been to Ankara? - [Literature - formal]
(2) -a/ -ya, -e/-ye gitmek - to go to a place
Hiç Ankara' ya gittin mi? - Have you ever been to Ankara [Colloquial Speech - informal)
once, twice several times..
bir kez, bir defa, bir kere - once
iki kez, iki defa, iki kere - twice
birçok kez/defa/kere - several times
hiç - ever [in positive sentences]
hiç - never [in negative sentences]
Some Examples
Neredeydin? - [or colloquial - Nerdeydin?] - Where have you been? / Where were you?
Have you ever been to Antalya? - Hiç Antalya'da bulundun mu?
Have you ever been to Antalya? - Hiç Antalya'ya gittin mi?
Yes,I have been there once/twice. - Evet, bir defa/iki defa/ orada bulundum.
Yes,I have been there many times. - Evet, bir çok kere (bir çok kez/ bir çok defa) oraya gittim.
No, I have not been/never been there. - Yo, Antalya'ya hiç gitmedim.
No, I have not been/never been there. - Yo, Antalya'da hiç bulunmadım.
Note: Yo - is a gentle coversational way of saying - "No..". It is not so strong as using Hayır - No... It nay be a contraction of - "yok" - "there is not.."
Thanks to Nurcan Akaltun Çiftçi for contributing the sections above.. - JG - June 2008.
Months of the Year
Names of the Months
January - Ocak
February - Şubat
March - Mart
April - Nisan
May - Mayıs
June - Haziran
July - Temmuz
August - Ağustos
September - Eylül
October - Ekim
November - Kasım
December - Aralık
Days of the Week
The Weekday Names
Sunday - Pazar - (Lit: market)
Monday - Pazartesi - (Lit: after Sunday)
Tuesday - Salı - (undefined)
Wednesday - Çarşamba - (Lit: 4 days after sabbath - from Persian)
Thursday - Perşembe - (Lit: 5 days after sabbath - from Persian)
Friday - Cuma - (Lit: reunion - related to Persian/Arabic)
Saturday - Cumartesi - (Lit: after Friday)
A Turkish Idiom
Bu iş, bir çarşamba pazara gibi - This job is a complete messup.. - (lit: This job is like a Wednesday Market.
Note (I):
When saying "in the summer" Turkish says yazin or "in the winter" then the word kışın is used. This ending -in is an old Instumental Case which is no longer used much in day to day speaking other than these examples.
For "in the spring" and "in the autumn", the Static Condition (Locative) Suffix is used - sonbaharda and ilkbaharda
Note (II):
It should also be noted that very often the simple word bahar can supplant either ilkbahar or sonbahar - it depends on the choice of the speaker..
The Cardinal Points - Dört Yön
Kuzey - North
Güney - South
Dogu - East
Bati - West
About the Weather
A Weather Vocabulary
berbat - awful
soğuk - cold
sıcak - hot
güzel - good, nice
harika - marvellous
yağmur - rain (n.)
yağmur yağmak - rain (v.)
yağmurlu, yağışlı - rainy (adj.)
kar - snow (n.)
kar yağmak - snow (v.)
kar yağışlı, karlı - snowy (adj.)
dolu - hail
hafif - light
sert - heavy
durmak - stop (v.)
yıldırım - lightning (n.)
fırtına - storm
güneş - sun (n.)
güneşli - sunny (adj.)
hava sıcaklığı - temperature
sıcaklık - heat
derece - degree(s)
şemsiye - umbrella
ılık - warm
hava - weather
hava tahmini - weather forecast
hava durumu - weather condition
rüzgar - wind (n.)
yel - wind
poyraz - breeeze
rüzgar esmek - to blow wind (v.)
rüzgarlı - windy (adj.)
Some Daily expressions about the weather
Ne güzel bir gün! - What a lovely day!
Hava yarın nasıl olacak? - What will the weather be like tomorrow?
Yine güneşli, fakat biraz rüzgarlı. - It's sunny again, but a little windy.
Kaç derece? - What is the temperature?
Hava çok sıcak. . - The weather is very hot.
Neredeyse 31 derece. - Nearly 31°C (degree celsius).
Erzurumda kar yağacağını düşünüyor musun? - Do you think it will snow in Erzurum?
Sanmıyorum. Kar için erken. - I don't think so. It is early to snow.
Fırtına olacağını düşünüyor musun? - Do you think there will be a storm?
Sanmıyorum. - I don't think so.
Ama Ağrı'da kar yağıyor. - But it is snowing in Ağrı.
Orada kar yağışı ne zaman durur? - When will it stop snowing up there?
Yakında durur. - It will stop soon.
Yağmur mu başlayacak? - Will it start to rain?
Evet, birazdan yağmur başlayacak gibi. - Yes, looks like rain soon.
Şemsiyeye ihtiyacım olur mu? - Do I need an umbrella?
Sana şemsiyeni yanına almanı öneririm. - I suggest you to get your umbrella with you.
Ne berbat hava! Saat başı değişiyor. - What an awful weather! It changes hourly.